Bırakın Gitsin…
Pastanede küçük kızına dondurma alan annenin söyledikleri bu yazıyı yazmama neden oldu. Kızına aynen şunları söyledi: “Dondurmanı sıkı tut sakın bırakma, bırakıp düşürürsen bir daha dondurma almam sana!” Küçük kızın önce dudakları titredi.
Dondurma alındığına sevinmesi gerekirken elleri de titremeye başladı. O anda aklından kim bilir neler geçiyordu küçüğün. Bu dondurmayı gerçekten çok istemiş olmalıydı, eğer elinden kazayla düşürürse bir daha dondurma yiyememe düşüncesi onu oldukça etkilemiş gibiydi. Bir an dondurmayı avuçlarıyla sıkıca kavradığını görebildim, sonra ne mi oldu? Pastaneden çıkarken ayağı pervaza takıldı ve önce dondurması sonra da kendisi yere düştü. O güzelim vişneli, çikolatalı dondurma tepetaklak olmuş, asfaltta erirken, külahı da tepesinde çok komik görünüyordu. Ne var ki küçük kızın annesi benimle aynı fikirde değildi ve kızına bağırıyordu: “Ben sana dikkat et, elinden bırakma demedim mi? Artık dondurma falan yok sana, kalk bakalım oyalanma, zaten geç kaldık!” Küçüğün hali içimi burktu ama yapacak bir şey yoktu. Onlar yanımdan uzaklaşırken düşünmeye başladım. Bu kız çocuğu bundan sonra bir şeyi bırakırsa yeniden sahip olamayacağı mesajını annesinden almış olabilir miydi? Bence almıştı. Küçük bir çocukken hepimiz benzer cümleler duymuşuzdur:
“Kalemine silgine sahip çık, bir yerlerde bırakma sakın!”
“Balonunu elinden bırakma, uçup giderse bir daha yakalayamayız”
“Elimi bırakma yoksa kaybolursun!”
“Oyuncağını elinden bırakma, kaybedersen başka alamam”
Çoğunlukla sorumluluk sahibi olmamızı özendirmek ve savurgan olmamızı önlemek amacıyla büyüklerimizden sıkça duyduğumuz bu cümleler zamanla bilinçaltımızda nasıl yer etmiş olabilir?
Bırakmak “kötü” bir şeydir ve eğer bir şeyi bırakırsak, o şeyden yoksun kalırız.
Gerek alışkanlıklarımızı, gerekse sahip olduğumuz şeyleri bırakmakta bu kadar zorlanmamız acaba bu nedenle mi diye düşünmeden edemiyorum. Şimdi kendimize dönüp bir bakalım: Sahip olduğumuz, bizim için “değerli” olan neleri bırakamıyoruz? Bırakamadığımız her ne ise, sırf ondan yoksun kalmama adına mı, yoksa gerçekten ona ihtiyacımız olduğu için mi bırakamıyoruz?
Oysa bırakmak insana güven veren bir tecrübe değil mi? Bıraktığımız her ne ise bizde yarattığı o hastalıklı, tutkalımsı yapışkan duygudan kurtulup hafiflemiş olmak, yeni deneyimler kazanmak için harekete geçmek, daha enerjik ve daha iyi hissettirmiyor mu? Kötü alışkanlıkları bırakmak, yürümeyen bir ilişkiyi bırakmak, sevmediğin bir işi bırakmak, sadece bırakmayı istediğin için bırakmak…
Denemenizi tavsiye ederim.
Sevgilerimle,
0 Comments