
Yaşam Bir Dut Bahçesi
Çok sevdiğim ve uzun zamandır görmediğim bir arkadaşım kızıyla birlikte ziyaretime geldi. Güneşli güzel bir günde bol bol sohbet ettik. Arkadaşımın telefonu çalıp ta bir süreliğine yanımızdan ayrılınca 5 yaşındaki Elif ile baş başa kaldık.
“Elifçiğim birlikte dut toplamak ister misin?” diye sordum. Hemen gülümsedi “Evet isterim” diyerek çiçeklerin arasına doğru koşmaya başladı. “Dutlar yerde değil ağaçta büyür gel sana göstereyim” diyerek onu dut ağacının altına götürdüm. Birlikte dut ağacının altında durduğumuzda ağzını kocaman açmış, ağaçta dut görmenin şaşkınlığını yaşıyordu. Haydi, gel dalından dut toplayalım dedim ve onun boyunun eriştiği dallara yönlendirdim. Hem toplayıp hem de iştahla yemeye başladı. Bir süre sonra “Bu dutlar şekersiz, biraz önce yediklerim daha tatlıydı” dediğini duydum. Olgun dutlar bitince ham olanları yemeye başlamıştı ve lezzet farkını hemen anlamıştı. “Biraz önce yediğin tatlı dutların bunlardan farkı neydi” diye sordum. Gülerek, “Onlar büyüktü ve beyazdı, bunlar yeşil ve küçük” cevabını verdi. “O zaman Elifçiğim sen de sadece büyük olanları toplarsan hep tatlı dut yemiş olursun” dedim.”Ama bu dalda büyük dut kalmadı” dedi. “O zaman sen de yerini değiştirip büyük dutların olduğu dalları bul” dedim. Hemen dediğimi yaptı, ağacın çevresinde boyunun yettiği dallara uzanarak olgun dutları büyük bir hevesle topladı. Bir süre sonra yanıma geldi” Şimdi de büyük dutlar çok yukarda, boyum yetişmiyor” dedi. Alt dallardaki tatlı dutları bitirmiş, üst daldakileri keşfetmiş ancak onlara nasıl uzanacağını bilemiyordu. Hemen küçük bir merdiven getirip, ağaca tırmanmasına ve dutlara uzanmasına yardım ettim. Yanımda getirdiğim tabağı da uzatıp, biraz da annene toplayalım mı, telefon görüşmesi bitince onu şaşırtalım dedim. Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle başını salladı ve heyecanla topladığı meyveleri tabağa doldurdu. Merdivenin yerini değiştirerek tüm ağacı dolaştı ve yüzünde başarmanın mutluğu ile annesinin yanına koştu.” Anne, anne bak senin pazardan aldığın dutları ben ağaçtan topladım, senin için en tatlılarını seçtim” diyerek annesini şaşırttı.
Ben yaşamı bir dut ağacına, dutları da yaşamın bize sunduğu meyvelere benzetiyorum. Neyi, nerede ve nasıl toplayacağımızı bilirsek, önümüzde sonsuz nimetler bizi bekliyor.
Bazılarımız dutu nerede arayacağını bile bilmezken, bazılarımız ise dutun kendiliğinden onları bulmasını bekliyor. Dutun ağaçta yetiştiğini bilsek bile, çoğu zaman aynı noktada durup, yerimizi değiştirmeden olgun dut bulmayı bekliyoruz ve umduğumuzu bulamadığımda ise mutsuz ve keyifsiz oluyoruz. Ağaç ne yazık ki kendi etrafında dönüp bize olgun dutlarını sunmuyor. Onları toplayabilmek için bizim ağacın etrafında dolaşmamız, bakış açılarımızı değiştirmemiz, gerekirse aşağı yukarı inip çıkmamız gerekiyor. Bazen ağaçtan düşüyoruz, yılmayıp tekrar ağaca tırmananlar en güzel meyveleri topluyorlar. Çok zorda kaldığımızda bize yol gösterecek, altımıza merdiven dayayacak birine ihtiyaç duyuyoruz. Bazen büyük bir hevesle topladığımız en iri dutun çürük çıktığını görüp, hayal kırıklığına uğruyoruz. Her zaman kazananlar ise asla yılmadan dut toplayanlar. Bir de bu dutları sevdiklerimizle paylaşıyorsak mutluluğumuz katlanarak çoğalmıyor mu?
Yaşamınızda her zaman yılmadan usanmadan en tatlı dutları toplamanız ve sevdiklerinizle paylaşmanız dileğiyle.
Sevgiyle kalın.